Prof. Dr. Naci Görür: İstanbul Depremi Uyarısı ve Sayıları
İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim üyesi ve yer bilimci Prof. Dr. Naci Görür, Adıyaman Ticaret ve Sanayi Odası’nda düzenlenen ‘Depreme Dirençli Adıyaman’ konferansına katıldı. Görür, Türkiye genelinde deprem hazırlıklarının yetersizliğinden endişe duyduğunu belirtti.
İstanbul Depremi ve Ölüm Tehlikesi
Prof. Dr. Naci Görür, olası İstanbul depreminde 1 milyon 100 bin binanın 100 binin tamamen yıkılacağını ya da ağır hasar alacağını vurgulayarak, “Bu durumda 4 milyon insan ölüm tehlikesiyle karşı karşıya. Deprem dirençli bir kent inşa etmek; yönetim, halk ve bilimsel çalışmanın birleşimiyle mümkündür. Aksi takdirde sonuç, hayal kırıklığı ve büyük acılar olacaktır” dedi.
Büyük Deprem Riski ve Önlemler
Görür, Tunceli, Doğu Anadolu ve İzmir başta olmak üzere birçok bölgenin deprem riski taşıdığını belirterek, “Türkiye’nin herhangi bir yerinde, herhangi bir zamanda büyük bir deprem olabilir. Kentleri depreme dirençli hale getirmek, Japonya ve Şili gibi ülkelerde olduğu gibi büyük felaketlerin önüne geçer” şeklinde konuştu.
Sorumluluk ve İnşa Süreci
Görür, depremin sorumlusunun yalnızca müteahhitler olmadığını vurgulayarak, “Devlet, yönetim, yerel idareler ve halk da bu süreçte sorumluluk sahibidir. Halk, doğru yapılanı takdir etmeli; yanlış yapanı ise denetim ve baskıyla yönlendirmelidir” şeklinde açıklamada bulundu.
Prof. Dr. Naci Görür’ün uyarıları ve çağrıları, ülkemizin deprem gerçeğiyle yüzleşme ve önlemler alma konusunda herkesin üzerine düşen sorumluluğu hatırlatıyor. Bu bilgiler ışığında, kendi yaşadığımız şehirlerde deprem riskini ve alınması gereken tedbirleri düşünmek ve harekete geçmek, gelecek nesiller için daha güvenli bir Türkiye inşa etmemize yardımcı olabilir.
Aslında, birkaç yıl önce yaşadığım deprem anısını hatırlıyorum. O anki korku ve panik, depremin ne kadar ciddi bir tehdit olabileceğini bana bir kez daha hatırlattı. Bu yüzden Prof. Dr. Naci Görür’ün uyarıları beni de derinden etkiledi ve deprem konusunda daha bilinçli olmam gerektiğini düşündüm. Siz de bu konuda neler hissediyorsunuz? Gelecek için neler yapabiliriz?